Drama / Romance

Little Children: Banliyöde Madam Bovary Yankıları

Gribal enfeksiyon ve 29 Ekim tatili evde güzel bir film keyfi yapmama vesile oldu. Hasta olmasam hiçbir güç beni yerimde tutamazdı ve eve gelince yine merakla açtığım bir filmi izlerken uyuya kalır, ertesi gün devamını getirince böyle bölük pörçük izledim diye kendi kendime hayıflanırdım. Yani yaşasın 29 ekim, yaşasın grip!

Kate Winslet’i pek severim ama en çok dağınık saçlı, yün hırkalı o doğal hallerini. Son dönemlerde tam bir botoux kraliçesi oldu 😦 Çarşamba günü bakınırken Carnage diye izlemediğim bir Roman Polanski filmi buldum ( bir başka postta yazmayı ümit ediyorum) , filmde Kate Winslet, Jodie Foster, Christoph Waltz felan oynuyor. Sonra hızımı alamadım dilimize Tutku Oyunları diye çevrilen bu filmi izledim.

Afişinden çok etkilenip birde Kate Winslet oynuyor izlemeye başladım ama film tahmin ettiğim kadar kasvetli ve sadece 2 karaktere sıkışmış monotonlukta değildi, bu hoş bir sürpriz oldu. Günlük rutinin içinde kaybolmuş, sıkışıp kalmış benlikler, obsesyonlar, sapkınlıklar, yozlaşma ve banliyö hayatını soft bir üslup kullanarak narration ile gözler önüne sermiş Todd Field.

Oyuncu – yönetmen Field’ın In the Bedroom’dan sonra ikinci uzun metrajlı işi filmden sonra yaptığım minik bir araştırmaya göre Tom Perrotta‘nın aynı isimli kitabından uyarlanmış. Film bambaşka hayatlara ait 2 karakterin üzerinden ilerlese de öne çıkan 4 bağımsız karakter var aslında ve bu zaman zaman filmin akışında kopukluklar yaratmış.

Öncelikle söylemek isterim ki bu bir AŞK FİLMİ DEĞİL! Ama dilimize hakkını vererek çevrilmiş sayılı filmlerden.

Hikayeye göre banliyö hayatına ve basmakalıp arkadaşlıkların arasında sıkışıp kalmış edebiyat tutkunu Sarah ve bir türlü avukatlık sınavını veremediği için ev işleriyle ilgilenip çocuğuna bakan, hayli yakışıklı beyimiz Brad tüm bu kaybolmuşluk hissinden kaçmaya çalışırken yaşıt çocukları sayesinde HAVUZ BAŞI arkadaşlığı kurar. Tabii bu ilişki zaman içerisinde arkadaşlıktan öteye gidecektir. Öte yandan küçük yaşta çocuklara teşhircilik suçundan çarptırıldığı 2 yıllık hapis cezasından sonra şehre geri dönen Ronnie ve stres sorununu bir türlü aşamayan eski polis Larry’de banliyöyü farklı pencerelerden izlememize fırsat verir.

Bana kalırsa bu çoklu hikaye ve karakter geçişleri arasında ki dengenin sağlanamaması biraz kopukluklara neden olmuş filmde ama Sarah’ın Madam Bovary tartıştıkları sahnede ki karakter analizi hepsini toparlıyor hem Kate de mükemmel oynamış, sevişme sahneleri oldukça başarılı ve doğal. Onun dışında narration sevdiğim bir teknik ve belli kamera açılarıyla seyircinin kendini gerçekten bir gözlemci gibi hissetmesini sağlamayı başarmış yönetmen.

Bunun yanında; biblo metaforları, arabada ki masturbasyon sahnesi  ve Ronnie’nin tanıştığı kadının cinsel sıkıntıları psikoseksüel düzensizliğe dair başarılı göndermeler olmuş.

İki şeye çok sinir oldum:

10 numero oyunculuk performası sergileyen Jackie Earle Haley‘in evde kırıp döktüğü eşyaların maket olduğu çok belliydi yani hangi yönetmen bundan rahatsız olmaz ki? Birde filmin sonunda yaptığı şey çok basmakalıptı (spoiler vermemek için yaptığı şey diyom asdfghj)

Tüm bunlara rağmen kesinlikle izlemeye değer, keyifli bir film.

İyi seyirler!

Leave a comment